Adapazarı Meydanı’nda bir araya gelen çok sayıda kişi, Filistin lehine, işgal rejimi aleyhine brandalar açtı. Grup adın abasın açıklamasını Mücahid Gacal, 10 Mart tarihinde başlattıkları eylemlerle sürekli işgal rejimi ile ticaretin son bulması, siyonist olup Türkiye vatandaşı oldukları halde Filistin’e karşı mücadele edenlerin yargılanması taleplerini yinelediklerini belirterek, HÜDA PAR’ın bu konuda meclise taşıdığı yasa tasarısını desteklediklerini ifade etti. Gecal, “Türkiye halkı olarak gözümüz, kulağımız, kalbimiz 7 Ekim’den bugüne Filistin’de ve İsrail’e karşı fiilen savaşan Yemen’de, Lübnan’da, Irak’ta. 10 aydır meydanlardayız. Önce israili lanetledik, ‘kahrolsun İsrail yaşasın direnişimiz’ dedik ama bununla yetinmedik. İsraile karşı fiilen savaşan kardeşlerimize daha gerçekçi destek verebilmek adına ülkemizin İsrail’le yürüttüğü ilişkilere yöneldik. 10 Mart tarihinden bu yana direniş çadırı olarak önce ülkemizin israil ile yürüttüğü ticaretin engellenmesi için sivil bir direniş ve inisiyatif ortaya koyduk. Meydanlara her çıktığımızda İsrail’le ticaretini sürdüren Zorlu, İÇDAŞ, Akçansa gibi firmaların yürüttüğü kanlı ticareti deşifre ettik. Ülkemiz yöneticilerinin halkın taleplerini görmesi için mücadele ettik. O günlerde slogan atmakla ne olacak, ticareti siz mi bitireceksiniz diyenler birkaç ay sonrasında ülkemiz yöneticilerinin halkın baskılarına dayanamayarak ticareti kesmek zorunda kaldıklarını gördüler.” dedi. “Talebimiz HÜDA PAR tarafından meclise sunuldu” Meydanlarda dile getirdiğimiz bir başka konunun ise hem işgal rejiminin hem de Türkiye’nin vatandaşı olup, 7 Ekim’den sonra soykırıma katılanların yargılanması talebi olduğunu aktaran Gecal, “Meydanlara her çıkışımızda ticaretin kesilmesi talebiyle birlikte bu talebimizi de ikincil bir talep olarak dile getirdik. Geçtiğimiz ay bu konu, Hür Dava Partisi tarafından meclis gündemine getirildi. 2 parti haricinde diğer siyasi partilerin bu talebi meclis gündemine alma iradesi göstermesi yürüttüğümüz sivil baskıların bir sonucu olarak görülmektedir. Aldığımız bu sonuçlarla birlikte mücadelemizi bu noktada bırakmayacağız. Çünkü biliyoruz ki, soykırımcı ölüm makinesi, Filistin topraklarında ölüm kusmaya devam ediyor. Filistin, Yemen, Lübnan ve Irak direnişçileri insanlık adına insanlığın düşmanlarıyla savaşıyor. Latin Amerika’dan, Avrupa’ya; Asya’dan Afrika’ya Avusturalya’dan Kuzey Amerika’ya tüm insanlık bu direnişi destekleyip siyonizme karşı mücadele ederken nasıl evlerimizde oturabilir, tatil köylerinde keyif yapabiliriz? Ülkemizin israil ile tüm askeri, siyasi ve diplomatik ilişkilerini isterken önemli bir dayanak noktamız da ülkemiz yöneticilerinin halka dönük söylemlerinde israil için terörist ve soykırımcı ifadelerini açıkça kullanmalarıdır. Biz ülkemizi yönetenlerden bu sözün gereğini yerine getirmelerini istiyoruz. Terörist ve soykırımcı dediğiniz bir yapıyla nasıl ilişkilerinizi sürdürebilirsiniz? Biz bu söylemin eylemlerinizde karşılık bulması için mücadele etmeye devam edeceğiz. Ta ki, sizler sözlerinizin gereğini yerine getirinceye kadar bu meydanlarda hakkı haykıracağız.” diye konuştu. “İşgal rejimi ile tüm ilişkiler kesilmeli” Başını BP ve SOCAR’ın çektiği küresel emperyalist şirketlerin Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattıyla işgalcilere petrol akıttığını hatırlatan Gecal, “Bu petrolün taşıma işini de Türkiye Varlık Fonu’na bağlı BOTAŞ üstlenmiştir. Buradan akan petrol Siyonist soykırım araçları olan jetlerin ve tankların yakıtının yüzde kırkını karşılamaktadır. BOTAŞ, geçtiğimiz ay BOTAŞ önünde gerçekleştirdiğimiz eylem esnasında yaptığı açıklamasında israile petrol satmadığını açıklamak zorunda kalmıştır. Daha önce bazı devlet yetkilileri petrolün nereye gittiğini bilmediklerini açıklamışlardı. Bu açıklamalar tatmin edici açıklamalar değildir. BOTAŞ’ın petrolü satmadığını biliyoruz. Bizler bir devlet kurumu olan BOTAŞ’ın israile gittiği bilinen petrolü taşımasını istemiyoruz. Bu konuda halk olarak gayri ciddi açıklamalar yerine somut adımlar beklemekteyiz. BOTAŞ, Uluslararası Adalet Divanının israile yönelik soykırım suçlamasının ara kararını gerekçe göstererek israile giden petrolü soykırım gerekçesiyle kesebilir ve kesmelidir. Devletin en üst düzey resmi yetkililerinin soykırımcı ve terörist ilan ettiği israile petrol taşımak büyük bir çelişkidir ve kabul edilemez bir insanlık suçudur. Bir diğer açık çelişki de terörist dediğimiz ve soykırımcı kabul ettiğimiz israil ile halen diplomatik, askeri, ticari ve siyasi ilişkilerin devam etmesidir. Bu terör yapısıyla yapılan tüm anlaşmalar içerik ve niteliği ne olursa olsun derhal iptal edilmelidir. Ülkemizin geçmişte israili ilk tanıyan Müslüman ülke olmasının lekesini ancak böyle temizlemek mümkündür. İsrail zaten çok yakında tamamen ortadan kalkacak bir kanser tümörüdür. Onu tanımanın ve onunla yapılan anlaşmaları kalıcı olarak iptal etmemenin yükünü bu halka daha fazla taşımayın.” şeklinde konuştu.
DİYARBAKIR
2 gün önceEKONOMİ
5 gün önceDİYARBAKIR
6 gün önceGÜNCEL
6 gün önceDÜNYA
6 gün önceASAYİŞ HABERLERİ
6 gün önceASAYİŞ HABERLERİ
6 gün önce